Photo by Büşra Şahin, Pexels

Türkiye: İstihbarat bir gazetecinin yaşamını nasıl mahvedebilir?

Medyada çalışmanın zorlukları, mülteci statüsünün kırılganlığı: Türkiye’nin kendisi için çalışmasını istediği bir gazetecinin hikayesi.

Yazan: Dimitri Bettoni 

İlk olarak OBCT tarafından yayınlanmıştır, Italyanca da mevcuttur

Shadi Türk, Suriyeli bir gazeteci. Türkiye’ye 2009 yılında çalışma izniyle geldi. Suriye’deki çatışmaların patlak vermesiyle birlikte, savaşın vahşetini, mültecilerin koşullarını ve tarihin gelişimini anlatmak için yerel ve yabancı medyayla işbirliği yapmaya başladı. Memleketindeki bağlantıları ve çalışma sırasında tanıştığı kişiler sayesinde, Shadi kısa sürede kendini hem gazetecilik bağlamına hem de Türkiye’de yaşayan Suriyeli topluluğa entegre olmuş halde buldu. Gazetecilik koordinasyon ve destek gruplarına katılıyor ve muhabir olarak çalışmadığı zamanlarda, meslektaşlarının gerçekten de kolay olmayan bir bağlamda yollarını bulmalarına yardımcı oluyor: Gazetecileri destekleyen ve bağlantılar, lojistik ve tavsiyelerle ilgilenen bir iş bitirici olarak çalışıyor. Ailesi şu anda Türkiye’nin güneydoğusunda, Suriye sınırına yakın bir yerde yaşıyor.

 

Nisan 2021’de ilk telefon gelir: Shadi’ye, kendisiyle görüşmek isteyen Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensupları ulaşır. Bir Suriyeli için, istihbarat mensuplarıyla temas kurmak korkunç hisler ve anılar uyandırır. Onun durumunda bu derinlikli sıkıntı, Türkiye’de kolayca iptal edilebilecek bir oturma izninin kırılganlığına eklenir. Devamında İstanbul’da gerçekleşen görüşmelerde MİT konuya açıklık getirir: Shadi, Türkiye’de misafirdir, onlarla işbirliği yapmak bir minnet borcudur, kendisine “Türkiye’de gazeteci olarak çalıştığın sürece, çalışmalarımın ayrıntılarını hükümetle paylaşmakla yükümlüsün” sözleriyle hitap edildiğini bildirir. Talepler başlangıçta sadece kendi işiyle ilgiliyken, daha sonra giderek diğer meslektaşlarının ve Shadi’nin bir gazeteci olarak katılabileceği toplantılarda bulunan önde gelen siyasi şahsiyetlerin faaliyetlerini ve hareketlerini de içerir. Bu talepler arasında, Nisan 2022’de Yabancı Medya Derneği (FMA) ile AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Meyer-Landrut arasında kapalı kapılar ardında yapılan bir toplantıya katılması da var.

 

Shadi korkmuştur. Başlangıçta, ilgisiz bilgileri aktararak ve anlatacağı hikayelerin seçimi, kiminle çalışacağı ya da meslektaşları hakkında bilgi vermesi gibi bir gazeteci için kabul edilemez taleplerden kaçınarak durumu idare etmeye çalışır. Ancak kısa süre sonra, kendisini sıkıştırdıkları sarmaldan çıkış yolu olmadığını fark eder: “Bir yıl boyunca MİT ajanlarıyla yaptığım dokuz görüşmede hem elimdeki bilgileri paylaşmam hem de yeni bilgiler toplayıp bunları MİT’le paylaşmam için baskı gördüm. Bunu reddetmem üzerine açıkça hapisle, Suriye’ye sınırdışı edilmekle, ‘kaybedilmekle’ tehdit edildim.”

 

Büyük bir psikolojik sıkıntı yaşayan Shadi, gazetecilik mesleğini bırakır, Akdeniz kıyısında güneye taşınır ve istihbaratın kendisine olan ilgisini kaybetmesi umuduyla dalgıçlık eğitimine başlar. Beklediği gibi olmaz, öyle ki yeni görüşme talepleri alır: “Daha iyi olduğunu görüyoruz. Seni İstanbul’da görmek için sabırsızlanıyoruz”. Türkiye’de geçirdiği zamanın sona erdiğini anlar, misilleme yapılmasından korktuğu ailesi için de durumun aynı olduğunu görür.

 

Shadi, çeşitli uluslararası kuruluşlara ve onlar aracılığıyla da Avrupa’daki diplomatik temsilciliklere başvurarak tek bir talepte bulunur: kendisinin ve ailesinin güvenli bir şekilde ülkeden çıkarılması. Ancak bu çağrı dikkate alınmaz. Avrupa hükümetleriyle arabuluculuk yaparak Shadi’yi destekleyenler, durumun başta Shadi ve ailesi olmak üzere ülkede çalışan tüm meslektaşları için ne kadar büyük bir tehlike arz ettiğini anlatmaya çalışsalar da Avrupa bakanlıkları harekete geçmez, oyalamaya devam eder. Bu arada durum Shadi için giderek dayanılmaz bir hal alır. Köşeye sıkışan Shadi, Doğu Asya vizesi almayı başarır ve Aralık 2022’de Türkiye’den ayrılarak Filipinler’e gider. Kısa bir süre sonra Türk makamları onu ulusal güvenliğe tehdit olarak ilan eder ve ikamet belgelerini iptal eder.

 

Shadi işleri sarsmak, kamuoyunu dahil etmek ve böylece Avrupa’nın dikkatini ve yardımını çekmek için yeni ve umutsuz bir hamle dener. Alman Taz dergisine uzun bir röportaj verir ve tüm hikayesini anlatır. Birkaç gün sonra, Türkiye’deki iktidar destekçisi medya çok farklı bir tablo çizen bir dizi makale yayınlar: Onların anlattığına göre Shadi, Suriyeli mülteciler ile Türkiye arasındaki huzuru ortadan kaldırma misyonuyla Batı için çalışan bir casustur. Kendisini ve ailesini tehditlere ve intikama maruz bırakma riski taşıyan kişisel detaylar ve fotoğraflar yayınlanır.

 

Shadi bugün hala, yalnızca zulüm gören bir gazeteci olarak statüsünün tanınmasından gelebilecek yardımı bekliyor. O ve ailesi sadece bir gazetecinin hak ettiği korumayı değil, aynı zamanda yeni bir başlangıç ve güvenli bir varoluş imkanını da hak ediyor. Aksi takdirde, istihbarat bir gazetecinin hayatını nasıl mahvedebileceğini görüyoruz.

This article was published as part of the Media Freedom Rapid Response (MFRR), a Europe-wide mechanism which tracks, monitors and responds to violations of press and media freedom in EU Member States and candidate countries.

MFRR 3 consortium logos
MFRR