Call on Turkish authorities to abstain from further restrictions on media in the aftermath of devastating earthquakes
The partners in the Media Freedom Rapid Response (MFRR) express their condolences with the victims of the devastating earthquakes in Turkey and reiterate the need for a free media atmosphere as a crucial element of all disaster relief processes.
Turkish translation available here.
In the aftermath of the devastating earthquakes with epicentre in the province of Kahramanmaraş in Turkey on Monday 6 February 2023, MFRR partners have received multiple reports of press and media freedom violations including detentions of journalists and media workers, investigations for incitement to hatred in society, limitations on access to impacted areas, as well as throttling of bandwidth for social media platform Twitter.
On 7 February, the Turkish government’s Communications Directorate launched the “Disinformation Reporting Service”, encouraging citizens to report accounts that share “manipulative” news reports and social media posts.
Later in the day, as President Erdoğan declared State of Emergency Rule for three months covering the ten affected provinces, he made a statement concerning the news coverage of the disaster, saying that “we are closely monitoring those who are trying to polarise the nation through false news … and our prosecutors will do what is necessary against those who aim to incite social chaos through disinformation and fake news.” Turkish broadcast regulator Radio & TV Higher Council (RTÜK) president Ebubekir Şahin also warned against “demoralising” media coverage of the destructive earthquakes and announced that they are monitoring TV networks for such reporting.
At least two journalists were arrested on Tuesday: Evrensel journalist Volkan Pekal was detained while taking photos in an earthquake-hit area in Adana and in Istanbul; and Daktilo1984 political commentator Özgün Emre Koç was taken into custody for his comments on social media stating that earthquake regulations are not properly implemented. He spent the night in jail accused of “incitement to violence and hatred”. Criminal investigations were also initiated against journalists Merdan Yanardağ and Enver Aysever for their criticism of islamist groups’ chanting when search and rescue teams required silence, and of the rescue efforts, respectively. Yanardağ was also the target of trolling by pro-government social media users. Furthermore, there were multiple reports of journalists being blocked from covering the rescue efforts in Diyarbakır.
On Wednesday 8 February, Mesopotamia News Agency reporter Mehmet Güleş was detained together with the person he was interviewing in Diyarbakır, as the interviewee criticised the rescue efforts. In Şanlıurfa’s Birecik, another Mesopotamia News Agency reporter, Mahmut Altıntaş, and Jinnews reporter Sema Çağlak were detained while covering the news for not having government-issued press cards, as required under the State of Emergency rules. These oblige local journalists to obtain turquoise press cards and international media to obtain accreditation from local offices of the Communications Directorate. The two journalists were later released but the press cards issued by their outlets were confiscated. Multiple other journalists in Diyarbakır reported that they were blocked by police and the local Disaster and Emergency Management Authority (AFAD) officers from reporting from the field for not having government-issued press credentials. On 9 February, local Communications Directorate officers told Media and Law Studies Association that local journalists would now be allowed to work on the basis of their corporate press cards or assignment letters.
In the afternoon of 8 February, amidst an already problematic information landscape due to damaged infrastructure, widespread reports emerged that access to Twitter was limited from Turkey for six hours. Social media platforms have been playing a key role for victims to share their exact location and to amplify their voices, as rescue and relief teams coordinate efforts on a digital disaster-map. In this context, limiting access to Twitter prevents journalists from informing their audiences, hinders people’s right to access information and creates a major additional and unnecessary challenge for emergency support and relief.
While the country suffers through the impact of these devastating earthquakes, we underline the importance of an independent and pluralistic media landscape, also in the light of the upcoming parliamentary and presidential elections reportedly scheduled for May 2023. The MFRR partners call upon the Turkish authorities to immediately lift the restrictions on access to information and freedom of expression, and to ensure that journalists and media workers are not blocked from covering the news.
This statement was coordinated by the Media Freedom Rapid Response (MFRR), a Europe-wide mechanism which tracks, monitors and responds to violations of press and media freedom in EU Member States and Candidate Countries.
Türkiye yetkililerine, yıkıcı depremlerin ardından medyaya yönelik daha fazla kısıtlamadan kaçınmaları çağrısı
Aşağıda imzası bulunan Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) ortakları, Türkiye’de meydana gelen yıkıcı depremlerin mağdurlarına başsağlığı dilemekte ve tüm afet yardım süreçlerinin önemli bir unsuru olarak özgür bir medya ortamına duyulan ihtiyacı yinelemektedir.
6 Şubat 2023 Pazartesi günü Türkiye’nin Kahramanmaraş ilinde meydana gelen yıkıcı depremlerin ardından, MFRR ortakları, gazetecilerin ve medya çalışanlarının gözaltına alınması, toplumda kin ve nefreti kışkırtmaktan soruşturma açılması, etkilenen bölgelere erişimin kısıtlanması ve sosyal medya platformu Twitter’ın bant genişliğinin daraltılması da dahil olmak üzere basın ve medya özgürlüğü ihlallerine ilişkin çok sayıda ihbar aldı.
7 Şubat’ta Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, yurttaşları “manipülatif” haberler ve sosyal medya paylaşımları yapan hesapları ihbar etmeye teşvik eden “Dezenformasyon Bildirim Servisi“ni tanıttı.
Günün ilerleyen saatlerinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan depremden etkilenen on ili kapsayacak şekilde üç ay süreyle Olağanüstü Hal ilan ederken, felaketle ilgili haberlere ilişkin bir açıklama yaparak “Devlet ve millet el ele vermiş, bu tarihi felaketin üstesinden gelmeye çalışırken yalan haberler ve çarpıtmalarla insanımızı birbirine düşürmeye niyetlenenleri yakından takip ediyoruz. […] Günü geldiğinde şu anda tuttuğumuz defteri de açacağız. Savcılarımız bu tür insanlık dışı yöntemlerle sosyal kaos çıkarmaya tevessül edenleri belirleyip gereken işlemleri süratle yapıyor.” dedi. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin de yıkıcı depremlerin medyada “moral bozucu” şekilde yer almasına karşı uyarıda bulundu ve bu tür haberlere karşı televizyon kanallarını izlediklerini açıkladı.
Salı günü en az iki gazeteci gözaltına alındı: Adana’da Evrensel muhabiri Volkan Pekal depremin vurduğu bölgelerde fotoğraf çekerken gözaltına alındı; Istanbul’da ise Daktilo1984 siyaset yorumcusu Özgün Emre Koç sosyal medyada deprem yönetmeliğinin gerektiği gibi uygulanmadığı yönündeki yorumları nedeniyle gözaltına alındı. Geceyi “kin ve nefrete teşvik” suçlamasıyla polis gözetiminde geçirdi. Gazeteciler Merdan Yanardağ ve Enver Aysever hakkında da, İslamcı grupların arama kurtarma ekiplerinin sessizlik talep ettiği sırada slogan atmalarını ve kurtarma çalışmalarını eleştirdikleri için cezai soruşturma başlatıldı. Yanardağ ayrıca hükümet yanlısı sosyal medya kullanıcılarının çevrimiçi tacizlerinin de hedef oldu. Buna ek olarak, gazetecilerin Diyarbakır‘daki kurtarma çalışmalarını takip etmelerinin engellendiğine dair çok sayıda haber yapıldı.
8 Şubat Çarşamba günü Mezopotamya Ajansı muhabiri Mehmet Güleş, Diyarbakır’da röportaj yaptığı kişinin kurtarma çalışmalarını eleştirmesi üzerine röportaj yaptığı kişiyle birlikte gözaltına alındı. Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde de Mezopotamya Ajansı muhabiri Mahmut Altıntaş ve Jinnews muhabiri Sema Çağlak haber takibi sırasında OHAL kuralları gereği devlet tarafından verilen basın kartları olmadığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Bu kurallar yerel gazetecilerin turkuaz basın kartı almasını, uluslararası medyanın ise İletişim Başkanlığı’nın yerel ofislerinden akreditasyon almasını zorunlu kılıyor. İki gazeteci daha sonra serbest bırakıldı ancak çalıştıkları kuruluşlar tarafından verilen basın kartlarına el konuldu. Diyarbakır’daki çok sayıda başka gazeteci de polis ve yerel Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) görevlileri tarafından devlet tarafından verilen basın kartlarına sahip olmadıkları gerekçesiyle sahadan haber yapmalarının engellendiğini bildirdi. 9 Şubat’ta İletişim Başkanlığı’nın yerel yetkilileri Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği‘ne yerel gazetecilerin artık kurumsal basın kartları veya görevlendirme mektupları ile çalışmalarına izin verileceğini aktardı.
8 Şubat öğleden sonra, hasar gören altyapı nedeniyle zaten sorunlu olan bilgi ortamının ortasında, Türkiye’den Twitter‘a erişimin altı saatten uzun bir süre boyunca sınırlı olduğuna dair yaygın raporlar ortaya çıktı. Sosyal medya mecraları, kurtarma ve yardım ekiplerinin dijital afet haritası üzerinde çalışmalarını koordine etmek adına, mağdurların tam konumlarını paylaşmaları ve seslerini duyurmaları için kilit bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, Twitter’a erişimin sınırlandırılması gazetecilerin okurlarını bilgilendirmesini engellemekte, insanların bilgiye erişim hakkını sekteye uğratmakta ve acil durum destek ve yardımları için fazladan ve gereksiz büyük bir zorluk yaratmaktadır.
Ülke bu yıkıcı depremlerin etkilerini yaşarken, Mayıs 2023’te yapılacağı bildirilen milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ışığında da bağımsız ve çoğulcu bir medya ortamının öneminin altını çiziyoruz. MFRR ortakları, Türkiye makamlarını bilgiye erişim ve ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaları derhal kaldırmaya ve gazetecilerin ve medya çalışanlarının haber yapmalarının engellenmemesini sağlamaya çağırmaktadır.
İmzalayan,
ARTICLE 19 Avrupa
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)
Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ)
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)
OBC Transeuropa (OBCT)